Bu sorunun cevabı yalnızca bu şahsın değil, aynı zamanda bu kararlara imza atan yetkililerin de sorumluluk alması gerektiğini ortaya koyuyor. Bir insan 26 kez suç işleyip serbest kalıyorsa, burada bireysel bir hata değil, sistematik bir çürüme söz konusudur. Böylesi bir olayda suçun gerçek sorumlusu kimdir? Cinayeti işleyen mi, yoksa bu kişinin her defasında serbest kalmasına […]
Bu sorunun cevabı yalnızca bu şahsın değil, aynı zamanda bu kararlara imza atan yetkililerin de sorumluluk alması gerektiğini ortaya koyuyor.
Bir insan 26 kez suç işleyip serbest kalıyorsa, burada bireysel bir hata değil, sistematik bir çürüme söz konusudur.
Böylesi bir olayda suçun gerçek sorumlusu kimdir?
Cinayeti işleyen mi, yoksa bu kişinin her defasında serbest kalmasına göz yuman adalet mekanizması mı?
Bu sorular, toplumun adalete duyduğu güveni yerle bir etti.
Eğer bir polis memuru şehit ediliyorsa, bir masum insan öldürülüyorsa, bu suç sadece failiyle sınırlı kalmamalıdır.
Suçu işleyen kadar, onu serbest bırakan yargı mensupları da bu vebalin altındadır.
Adaleti sağlamakla yükümlü hakimler ve savcılar, verdikleri her kararda toplumun güvenliğini ve adaleti gözetmek zorundadır.
Ancak bu tür kararların sonuçları sadece suçluları değil, yargı mensuplarını da sorumluluk altına sokmalıdır.
Görevini suistimal eden, böylesi büyük bir yanlışa imza atan hakim ve savcılar sadece görevden alınmakla kalmamalı, aile bireylerinin mal varlıklarına kadar el konulmalıdır.
Hukuk sistemi içerisinde zincirleme sorumluluk ilkesi işlerken, bu olayda devlet dahil hatası bulunan herkes tazminat davalarıyla karşı karşıya kalmalıdır.
Devlete açılacak tazminat davaları, bu olayların bir daha yaşanmaması için güçlü bir mesajdır.
Çünkü bugün adaleti sağlayamayan bir sistem, yarın daha büyük felaketlere zemin hazırlar.
Bu ülkede ahlaklı, dürüst ve insanca yaşamak zaten zor hale gelmişken, adaletin de böylesine yara alması kabul edilemez.
#haber #istanbul #atasehir #türkiye #analiz #keşfet #adalet